Uzun zaman oldu yazmayalı. Yazmak bana kırgın değildir umarım, ben onu çok özledim. Blogumun başına son gelenlerden sonra nedense bir türlü bilgisayarın başına oturup yazmak gelmedi içimden. Küsmüştüm ama neye küs olduğumu bilmeden. Klavyem bile yavaşlamış. Ama artık tekrar yazmak istiyorum. Tekrar eskisi gibi. Zaman çook hızlı geçiyor. İstanbul’da 3. seneye girdik. Her an kaydetmek istiyorum. Burada yaşadığım her günü sonsuza dek hafızamda saklamak istiyorum keşke unutmamanın garantisi olsa.
Kafam çok karışık. Beynimde kırk türlü soru, zincirlerinden azat edilmiş köleler gibi çılgınca dolaşıyor. Temelde bir soru var, bir köle; diğer hepsi ona tutunarak onun peşinden geliyor. Aslında bu soru her zaman üzerini örttüğüm gizli bir canavar gibi içimde yaşıyor ve azıcık uygun ortam bulsa hemen örtünün altından baş gösteriyor. Dün mutluluk filmini seyrettim ve aynı akşam bir arkadaş ism de mutlu olmadığını aslında yapmak istediğinin bu olmadığını ve kendini kandırmaya artık son verdiğini açıkladı bize. İçinin sesini dinleyip hayallerinin peşinden gidecek, hep yapmak isteyip de ertelediklerini yapacakmış. İçimdeki canavar onu kendimden bile saklamak için attığım kuyudan hemen başını uzattı ve sordu: sen ne zaman son vereceksin? Ve bu sesle yine devreler karıştı. Sistem çöktü, her şey tekrar altüst oldu. Korkuyorum kendimi tanıyamıyorum ve korkuyorum. 20 yıldır benle iç içe yaşıyorum ama kendimi tanıyamıyorum ve anlayamıyorum. Bir şeyi istediğimde gerçekten istediğim için mi istiyorum yoksa istemem gerektiğini bildiğim için mi istiyorum bilemiyorum. Bu bulanıklık beni çıldırtıyor. Tam bir şeye karar veriyorum ve dev uyanıp soruyor gerçekten bunu istiyor musun?.. bilmiyorum …bilmiyorum……..kendimi tanımıyorum içimde konuşan ses ben miyim yoksa başkası mı bilmiyorum. Muallak bir geleceğe doğru ilerlemek yorucu. Ya bir gün, yıllarca istediğimi sandığım ve ömrümün en güzel yıllarını ona ulaşmak uğrunda harcadığım şeyin aslında yapmak istediğim şey olmadığını anlarsam. O zaman ne olur? Yıllarca ipine tutunup gittiğim balon bir anda patlayıverirse sahi ne olur? Sanki ne yapmak istediğimi biliyor muyum? Peki bu halde bir şeyler yapmaya devam edebilir miyim? :( Zaman çook hızlı geçiyor. İstanbul!da üçüncü seneye girdik… Artık bir şeyler yapmak zorundayım.
2 yorum:
Mükemmel bir şekilde ifade etmişsin aklında dolanıp duranları.Ama bende 20 yaşındayım ve şunu öğrendim,yaptığın hiç bir üzücü işin sonunda üzecek şekilde motive etme kendini,ders al ama bundan dolayı içinde hiç bir iz bırakma UNUTMASINI BİL.Hayatında hiç keşkelere başvurmaman dileğiyle :)
kendini birşeyler yapmak zorunda gibi hissetmen doğru olabilir belki ama kendini bu kadar kasmaya gerek yok bence.tabii bu yorumumu okurken benim daha 20 yaşıma gelmediğimi gözden kaçırma.ben henüz ailemin yanındayım, en sevdiğim şehiden uzağım daha liseliyim hayatla yeni yeni yüzleşiyorum.bu yüzden bir 20 yaşındakinin duygularını tam net olarak anlayamaya bilirm.ama sen yine de kendini bu kadar kasma.relax,relax...irfanclup unda dediği gibi unutmasını bil.
Yorum Gönder